Covid-19’a bağlı gelişen unutkanlık ve demans ilişkisi nedir? Alzheimer hastalığında erken tanı için kan testi
Bu röportaj Milliyet muhabiri Senim Tanay Karakuş tarafından yapılmıştır. Orjinal yazının bağlantısı en altta verilmiştir.
İnsanlığın hafızası büyük bir tehlike altında! Her geçen gün bir yenisi açıklanan araştırmaların sonuçları da bu gerçeği doğruluyor. Özellikle Kovid-19 sonrası ortaya çıkan unutkanlık, gözleri Alzheimer hastalığına çevirdi. Dizilerde, filmlerde karşımıza çıkan Alzheimer’lı karakterlerin sayısı ise artıyor. ABD’de Alzheimer üzerine çalışmalar yapan Nöroloji Uzmanı Dr. Sevda Sarıkaya, "Yıllardır zihni çalıştırmak için bulmaca çözün diyorlar, daha etkili yöntemler var" diyerek Alzheimer’ın teşhis ve tedavisine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
’Geri dönüşü olmayan, ilerleyici kronik bir hastalık’ olarak nitelendirilen ve en sık rastlanan demans tipi olan Alzheimer hastalığı, tüm dünyada hızla artış gösteriyor. Bu artışla beraber Alzheimer üzerine yapılan çalışmalar da hızlanmış durumda. Her ay dünyaca ünlü bilim dergileri yapılan araştırmaların sonuçlarını paylaşıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Sevda Sarıkaya da son günlerde paylaştığı tweet serileriyle bu sonuçları yorumlayarak dikkatleri üzerine çekti.
Yıllardır demans alanında sayısız çalışma yürüten Dr. Sevda Sarıkaya Alzheimer hastalığıyla ilgili merak edilen, bilinmeyen, yanlış bilinen pek çok noktaya ışık tutan bir hekim. "Alzheimer Okulu" adlı bir sosyal sorumluluk projesi bulunan ve şimdilerde çalışmalarını ABD’de devam ettiren Sarıkaya ile Alzheimer ve Kovid-19 arasındaki ilişkiden, kan testiyle Alzheimer’ın teşhisine uzanan kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.
"KOVİD-19 HAFIZAYI VURDU AMA NASIL?"
Özellikle Kovid-19 sonrası gelişen unutkanlık, odaklanamama, beyin sisi olarak ifade edilen sıkıntılardan şikayetçi olan dünya üzerinde yüz binlerce kişi var. Kovid-19 hastalığı beynimizi nasıl tahrip etti?
Hastalığın ilk başladığı zamanlardan beri Kovid’in hafızayı etkilediğini biliyorduk, anlamıştık. Ancak bunu nasıl yaptığı konusunda herhangi bir bilgimiz yoktu. Nedeni anlamak için bazı çalışmalar yapıldı. Şu ana kadar en açıklayıcı olanı da geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Çünkü bu çalışma Kovid-19 yüzünden ölen 10 kişinin beyninin otopsi incelenmesi yapıldı. Kovid-19 hastalarının beyninde aynı Alzheimer hastalığı ve bazı diğer demans türlerinde olduğu gibi tau yumaklarının (anormal katlanmış bir protein formatı) birikmiş olduğu görüldü. Kovid’de hasarlanan ’ryanodine’ adı verilen reseptörler var. Bu reseptörler temel olarak akciğer ve kalpte bulunuyor. Beyinde de bu reseptörlerin varlığı tespit edilmiş. Bu reseptörlerin fonksiyonunun bozulması, hücrelere fazla kalsiyum geçişine ve ölümüne neden oluyor. Kovid’de oluşan unutkanlığın nedeninin bu olduğu düşünülüyor. Unutkanlıkların bir kısmının düzeldiğini görülürken, bazı kişilerde aylarca sürebiliyor hatta 1 yıl sonra bile devam edeni var. İlerleyen zamanda bu kişileri takip ederek daha net veriler elde edeceğiz.
"KOVİD-19’DA OLUŞAN HASAR ALZHEIMER’DAN FARKLI"
"Kovid-19 sürecinde yaşananlar Alzheimer hastalığını tetikleyebilir" diyebilir miyiz?
Az önce bahsettiğim çalışma bu. Küçük bir çalışma ama şu an için en net bilgiyi veren bu çalışmadır diyebiliriz. Daha büyük çalışmalar ardından mutlaka gelecek. Beyinde tau yumaklarının birikmesi ileride bu hastalarda Alzheimer gelişme riskinin çok beklenen bir durum olduğunu gösteriyor. Bu açıdan başka çalışmalar planlandı, daha fazlası da planlanacak. Kovid-19’da oluşan beyin hasarında Alzheimer’dan farklı bir durum da var. Alzheimer hastalığında tau yumakları sadece beyinde birikir ama Kovid-19’dan ölen hastaların hem beyin hem de beyinciklerinde -serebellum dediğimiz beynin arkasındaki denge organımız- tau yumakları bulunuyor. Bu da Kovid-19’un neden olduğu denge problemlerini açıklıyor.
"UMUT VERİCİ ÇALIŞMALAR VAR"
Kovid-19’un yol açtığı unutkanlığı ortadan kaldırmak için bir ilaç geliştirildiği söyleniyor. Peki bu ilaç, Alzheimer tedavisiyle ilgili birtakım yeniliklere de zemin hazırlayabilir mi?
Sorunuz çok güzel ve yerinde. Ryanodine reseptörlerinin hasarına bağlı gelişen miyopatinin tedavisi için bir ilaç üzerinde çalışılıyor. Ne tesadüf ki Kovid-19’da da bu reseptörler bozuluyor. Bu reseptörlerin hasarına bağlı tau yumakları birikiyor. Daha önce yapılmış birkaç çalışma ryanodine resptörlerinin Alzheimer hastalığında bozulduğunu göstermişti. Belki de bu vesileyle Alzheimer tedavisinde bir gelişme yaşayacağız, çok heyecan verici. Bu yapılan çalışmanın tartışma kısmında vurguladıkları, miyopati için geliştirilen ARM210 isimli molekülün Kovid-19’a bağlı unutkanlığın tedavisinde kullanılabilme olasılığı. Kim bilir belki Alzheimer tedavisinde de kullanılır. Tüm oklar o yönü gösteriyor. Ancak bazen tıpta iki kere iki dört etmiyor. Yapılan çalışmaları takip edip göreceğiz.
"DEMANSTA RUTİNİ DEVAM ETTİRMEK GEREK"
Pandemi döneminde Alzheimer ve demanslara bağlı ölüm oranlarında yüzde 16’lık bir artış yaşandı. Özellikle hasta yakınlarına hastaları için neler önerirsiniz?
Bu dönemde dışarı çıkma yasaklarından en çok etkilenen grup ileri yaşlılar oldu. Demans hastalarının da genelde yaşları ileri. Demansta hastalığın yavaş seyretmesi için sosyal etkileşim çok önemli. Hastalar bu dönemde çok izole oldular. Evlerine kimse gelemedi, onlar dışarı çıkamadı. Bir de demans hastalarında rutini devam ettirmek çok önemli. Hastaların rutini bozuldu; evin düzeni değişti, torunlar okula gidemedi, evdeki dinamikler değişti ve gerginlikler arttı. Bunların hepsi hastalığın gidişini hızlandırıyor. Ayrıca Kovid’e bağlı ölüm oranı da yaşla birlikte artıyor. Bütün bunların kombinasyonunda demans hastalarında ölümler artış gösterdi.
"HER HASTA İÇİN SOHBETİ ÖNERİYORUM"
En sık duyduğumuz tavsiyeler arasında ’zihinsel aktivite’ yer alıyor. En sade anlatımla yapılması gerekenler neler?
Evet, bu zihinsel aktivite konusuna değinmeniz de güzel oldu çünkü çok kalıplaşmış bazı söylemler var. Onların her şeyden daha fazla etkili olduğu düşünülüyor. Yıllardır her röportajda söylenen ‘bulmaca çözmek’ gibi. Elbette çözebilirsiniz ancak onun kadar hatta daha da etkili birçok yol var. Herkesin ilgi alanları farklıdır. Keyif alınarak yapılan aktivitelerin beyine faydası daha yüksektir. Hastalar için konuşuyorsak durum biraz farklı. Hastalara mevcut yetileri çerçevesinde bir şeyler yaptırmak gerek. Ben her hasta için mutlaka sohbeti öneriyorum. Sohbet muhteşem bir zihin egzersizidir hastalar için. Özellikle hoşlarına giden konular hakkında, neşeli yapılan sohbet gibisi yoktur. Ayrıca sohbet içerisinde birçok bilgiyi aktif tutabilirsiniz. Sohbet içinde güncel olayları aktarabilirsiniz. Hastanın durumu çok ileriyse mevsimi, günü, yılı sohbet içerisinde bir konuya bağlayarak söyleyebilirsiniz. Lütfen ‘Bugün günlerden ne? Hangi yıldayız?’ gibi sorulardan kaçının. Hastada daha çok kaygı yaratırsınız. Onun yerine ‘Aaa bak çarşamba da ne çabuk geldi. Yarın da perşembe pazarı var aklımızda olsun da alınacaklar var’ gibi. Asla hastayı test ediyor gibi davranmayın.
Birlikte boyama aktivitesi ya da çeşitli hobiler yapabilirsiniz. Ancak bunu yine aynı yöntemle yapın. "Anneciğim/babacığım arkadaşlarım boyama yapmaya başlamış. Çok iyi geliyormuş ve stresi alıyormuş. Ben başladım. Bana eşlik eder misin? Çok eğlenceli olur" ya da siz ne yapıyorsanız size yardım edebilir. Örneğin yemek yapıyorsunuz, verin eline fasulyeyi kırsın ama bunu yine "Anneciğim sen çok güzel kırıyorsun, ben senin gibi yapamıyorum. Yardım eder misin?" gibi yapın. Yaptıracağınız egzersizler çok çeşitli ve hastanızın ilgi alanına göre değişir. Yaratıcılığınızı mutlaka kullanın.
"150’NİN ÜZERİNDE MOLEKÜL ÇALIŞILIYOR"
Alzheimer tedavisinde bizi neler bekliyor? Hastaların beyinlerinde biriken proteinlerin durumuna göre özelleşmiş tedaviler yakın zamanda devreye girecek mi?
Biliyorsunuz, haziran ayında yeni onay alan bir molekülümüz oldu. Aynı firmanın bir başka ilacı da yolda. İlk ilaçta yan etkiler istenmeyen boyuttaydı. Yeni gelecek olanda bunun az olması bekleniyor. Şu anda beta amiloid plakları üzerine çalışan ilaçlar sırada. Ben tau üzerine çalışanlardan da çok ümitliyim. 150’nin üzerinde molekül çalışılıyor. Göreceğiz bakalım. Ben yeni gelişmelerden umutluyum. Ancak çalışılan moleküller hep erken evre ya da henüz hasta olmayanlar üzerine. Çünkü bir defa nöronlarda büyük kayıp yaşandığında telafisi zor oluyor. Bizim hastalarımıza yetişmeyebilir fakat bizlere yetişecek en azından.
"HOLLYWOOD UZMAN NÖROLOGLARDAN DANIŞMANLIK ALIYOR"
Alzheimer’lı karakterlere son dönemde dizilerde, filmlerde daha fazla rastlanır oldu. Sizce ekran önünde neler doğru aktarılamıyor?
Güzel yapımlar var ama ben şimdiye kadar hastalığı tamamen doğru portre eden bir tane Türk yapımı filme, diziye rastlayamadım. Muhteşem oyuncular oynuyor. Senaryoda yanlış yazılanlar yüzünden hastalık topluma doğru aktarılamıyor. Son dönemde çok ses getiren, benim de çok beğendiğim bir yapımdaki demans hastası tamamen şizofreni gibi portre edilmiş. Burada sorun şuradan kaynaklanıyor. Şizofrenide de paranoid hezeyan görünür demansta da, şizofreni psikozdur demansta da psikotik semptomlar görülür. Her birinde görülme şekli farklıdır. Hatta Lewy cisimcikli demansta görülen paranoid hezeyanla Alzheimer tipi demansta görülen bile aynı değildir. Sanıyorlar ki karakteri herhangi bir psikiyatrist ya da bir nöroloğa danışırsam yeterli. Hayır öyle değil, bu çok özel bir alan. Hollywood yapımlarında demans üzerine çalışan nörologlardan danışmanlık alınıyor. Alzheimer konusunu işleyen iki film Oscar aldı zaten. Ben şimdiye kadar bana danışan hiçbir senaristi çevirmedim. 2010’ların başında bana daha çok danışıyorlardı. 2015’den sonra çok azaldı. Film sektöründeki zorlukları bilmiyorum. Bir hastalıkla ilgili film yapılıyorsa sağlam bir profesyonel danışmanlık gerekli.
"PANDEMİNİN ETKİ ETMEDİĞİ TEK BİR GRUP YOK"
Pandeminin akıl sağlığımız üzerindeki etkileri de yadsınamayacak bir oranda artış gösterdi. Depresyon, anksiyete bozukluğu bu listede başı çekiyor. Bu artışın uzun ve kısa vadede nörolojik hastalıklara etkisi nasıl olacak?
Yine The Lancet’de yayımlanan bir çalışmada depresyon oranının yüzde 28, anksiyete bozukluğu oranının yüzde 26 arttığı saptanmış. Kadınlardaki artış erkeklere oranla iki kat fazlayken, en büyük etki gençlerde gözlenmiş. Ürkütücü sonuçlar bunlar. Pandeminin etki etmediği bir tek grup yok. Toplumların mental sağlığını koruyabilmek için özel çalışmalar yapılmalı. Aynı Koronavirüs Bilim Kurulu gibi mental sağlıkla ilgili bir kurul oluşturulması da o kadar önemli. Devletlerin önceliği olmalı. Kısa ya da uzun vadede ne gibi etkileri olacak yaşayıp göreceğiz. Geleceğe yönelik söyleyeceğim her şey spekülasyona girer. Şunu çok net söyleyebilirim ki şu anda görünen durum acil bir çalışma başlatılması gerektiğini gösteriyor. Bu bile yeterli.
"ERKEN TANIDA KULLANILAN İLK KAN TESTİ DEĞİL"
Alzheimer hastalığının erken tanısında kullanılmak üzere geliştirilen kan testi Avrupa’da onay aldı. Bu test Alzheimer’ın teşhisinde nasıl bir avantaj yaratacak?
Aslında bu test Alzheimer hastalığının erken tanısında çalışılan ilk kan testi değil. Bu konuda yapılmış birçok çalışma var. Bu nedenle konuya açıklık getirmek isterim. Mesela 2020 yılında ABD’de Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco’da yapılan çalışmada kanda p-tau miktarına bakılarak, yüzde 100’e yakın oranda Alzheimer hastalığını tespit eden bir yöntem bulundu. UCLA’de de kanda beta amiloid miktarına bakarak tespit edilen bir çalışma yapıldı. Sonuçlar oldukça başarılı. Bunun gibi başarılı başka çalışmalar da var. Bu testler geliştirilirken kanda bakılan parametreler, Alzheimer hastalığında beyinde biriken anormal katlantılı proteinlerin miktarı. Onay alan testte bakılan parametre p53 proteininin anormal varyantı.
"ASIL ÖNEMİ İLAÇ BULUNDUĞUNDA ANLAŞILACAK"
Protein denilince insanlar yanlış anlayabiliyor. Burada bahsettiğimiz proteinler vücudun kendi ürettiği hatalı proteinler. Besinlerle aldığımız proteinlerle ilişkili bir durum değil. Neden bu anormal üretimin olduğunu anladığımız gün, tedaviyi de bulmuş olacağız zaten. Bahsi geçen testin özelliği, Alzheimer hastalığı için kullanım onayı alan ilk kan testi olması. Şu an için kullanım onayı Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’de alındı. Bu gibi erken tanı testleri şu aşamada sadece erken evre hastaları tespit etmemizde işe yarar. Asıl önemi ise hastalığın tamamen iyileşmesini sağlayan ilaç bulunduğunda anlaşılacak. O zaman hayati olacak. Aslında bilindiği üzere Alzheimer hastalığı henüz bulgu vermeden 15-20 yıl önce beyindeki değişimler başlıyor. Yani çok önceden bilinebilir aslında. Ancak henüz kesin tedavisi bulunamayan bir hastalığı 15 yıl önceden bilmek şu anda anlamlı değil. Tedavisi bulunduğunda çok anlamlı hale gelecek. Hastalık gelişmeden bu testler ile tespit edilen kişilere uygulanan tedaviyle hastalığın tamamen önüne geçilmiş olacak.
"HASTALIĞI DURDURMASA BİLE YAVAŞLATMASI ÖNEMLİ"
Testin başta Türkiye’de olmak üzere uygulanması neden önemli?
Alzheimer hastalığının erken tanısı zordur. Bunun nedeni erken evrelerde hastaların birçok işi kendileri yapabilmeleri, kendilerinde hafif bir sıkıntı hissedip doktora başvurduklarında ise ilgili uzman tarafından değerlendirilme ihtimallerinin çok düşük olması. Erken evre demans tanısını genel nörolog bile koymakta zorlanabilir. Demans üzerine çalışan spesifiye nöroloji/psikiyatri uzmanları değerlendirmeli. Bu bütün dünyada böyleyken, Türkiye’de demans alanında uzman sayısı bir elin parmak sayısını geçmeyeceğinden neredeyse imkânsız gibi.
ABD’de bile geçen gün katıldığım bir toplantıda atipik demans ve erken evre demans tanılarında yaşanan sıkıntıların, demans alanında çalışan uzman yetersizliğinden kaynaklandığından bahsedildi. Bunu da ünlü aktör Robin Williams’ın -Lewy Body demans hastasıydı- geç tanı aldığını anlatan eşinin konuşması üzerine belirttiler. Robin Williams’ın eşi konuşurken Türkiye’de geç ya da yanlış tanı alarak gelen hastalarım geldi aklıma. Burada da aynı şeyler yaşanıyor yani. Erken tanı çok zordur ancak artık kolay hale gelecek. Bir kan testi ile bakılıp tanıdan emin olunabilecek. Bu büyük bir rahatlık. Hem hasta yakınlarının ileride oluşabilecek durumlara karşı hazırlıklı olması, süreci sıkıntısız ve rahat geçirebilmek için alınabilecek tedbirlerin alınması hem de mevcut ilaçların erken başlanarak tedavi etkinliğinin artırılması gibi faydaları olacaktır. Burada bir şeyi tekrar belirtme ihtiyacı duyuyorum. Mevcut demans ilaçları hastalığı durdurmuyor, sadece yavaşlatıyor. Bazı insanlar bunu önemsemiyor. Ancak anneniz ya da babanız hasta olduğunda, hastalığın durmasa bile yavaşlamasının ne kadar önemli olduğunu anlarsınız.
"HER İSTEYENE UYGULANMAYACAK"
Test, her isteyene uygulanacak mı yoksa risk faktörü mü gözetilecek?
Hayır, her isteyene uygulanmayacak. Bu etik bir sıkıntı yaratır. Belirttiğim gibi bu testlerle hastalık oluşmadan 10-15 yıl öncesine kadar bilebilirsiniz. Onay alan testte 5-6 yıl öncesine kadar hastalığın büyük doğrulukla saptanabildiğini belirtiliyor. Ancak verilen onay sadece hastalık şüphesi olanlar için. Çünkü henüz kesin çaresi olmayan bir hastalığın tarama testi ile önceden saptanmasının anlamı yok. Bu kişiye daha fazla sıkıntı getirebilir. Çaresi olmayan genetik hastalıklarda (demansın bazı türleri de öyle) kişinin isteğiyle benzeri testler yapılabiliyor. Ancak öncesinde genetik danışmanlık alma koşulu var. Mesela Huntington hasta yakınlarına biz bunu sık yaparız. Demans hastalarının pür genetik geçişli olanlarında da bunu uygularız. Belki böyle bir düzenleme yapılabilir. Tarama testi olarak değil de bunu bilmek isteyenler için belli bir danışmanlık prosedüründen geçtikten sonra bu testler uygulanabilir.
Test ile 5-6 yıl öncesinden hastalığa yakalanıp yakalanmayacağınız belirlenecek. Erken teşhis bize erken tedavi için de bir umut olacak mı?
Dediğim gibi şu an için bu şekilde uygulanamaz. Belki bilmek isteyenler için özel bir prosedür belirlenir o ayrı bir konu. Tedavide umut değil de tedavi bulunduğunda uygulayacağımız kişileri saptamak açısından çok önemli bir hale gelecek. Zaten erken tanı ve tedavi çalışmaları beraber yürütülmeli. Kesin tedavi bulunduğunda erken tanı hayati hale gelecek. Çünkü hastalık ilerledikten sonra bir şey yapmanız pek mümkün değil.
Röportajın bağlantısına BURADAN ulaşabilirsiniz.